Entradas populares

Kurgan Nedir?

Tümülüs olarak da adlandırılan kurgan (qurgan), üzerine  toprak yığılarak yapılan karakteristik mezar yapılarına verilen addır. Doğu Türkçe'sinde "kale" anlamına gelen kurgan sözcüğü bugünkü Türkçe'de de Urallardan Kafkaslara dek uzanan bölgedeki yığma mezar tepelerini tanımlamak için kullanılır.  Eski Türklerde mezara kişi, değerli eşyaları (atları, eşyaları, eşlerinin ve kızlarının saç örükleri gibi) ile birlikte gömülürdü. Koruma amaçlı üzerine toprak ya da taş yığılmış olan kurganların önemli bir özelliği de gömü yerinin belli olması amacıyla etrafının genellikle taş parçaları ile çevrilmiş olmasıdır.

Kurganlar genelde devlet yöneticisi olanlar için yapılmışlardır. Kurganlar tahtalarla, bazen de taşlarla çevrili mezar odalarının üstüne bir metre ile yetmiş metre arasında toprak yığılmasıyla oluşturulur. Kurganlarda asıl mezar odası bazen dikdörtgen, bazen kare veya oval olabiliyordu. Cesedin bulunduğu yere bazen doğrudan ulaşılabiliyor bazen de bu oda altta yer alıyordu. Ceset odasının döşemesi ağaç kütükleri ve kalastan yapılıyordu. Cesetlerin başı doğuya çevrilmiş olur ve cesetler eşyaları ile birlikte kurganlara gömülürdü. Kurgan ın farklı bölgelerinde at cesetlerine de rastlanmıştır. Bugüne değin bulunan en önemli kurgan Kazakistan’da ki Esik kurganı’dır.

1- Esik Kurganı

Esik (Issık, Issyk) Kurganı, İskitlere ait olduğu düşünülen bir kurgan. Önemli kaynaklarda İskitlere ait olduğu iddiası kabul görür. M.Ö. 5. yüzyıl’dan kalma olduğu sanılır. Kazakistan’da Kazak arkeolog Prof. Kemal Akişef [oğlu] tarafından gün ışığına çıkarılmıştır.
 Esik Kurganı’nın yapısı için şunlar söylenebilir: 7 metre  derinliğindeki mezar odasının üzeri toprak-taş yığınıyla kapatılmıştı.  Bu oda, diğer Hun kurganlarında olduğu gibi inşa edilmiştir. Kalın çam  kütüklerinden yapılmış mezar odasının ölçüleri 32 metre ebadındadır.  Odanın derinliği ise 1.20 metredir. Ancak, çam kütüklerinin içeriden  yontularak düzleştirildiğini görüyoruz. Araştırmacıların açıklamalarına  göre mezar odasının ahşap strüktürü dışında hazırlanmış ve sonra kazılan  çukura indirilmiştir. Zeminden kurganın tepesine kadar olan yükseklik 9  metreyi, kurganın üzerindeki suni tepenin çapı ise 60 metreyi  bulmaktadır.
 Yapılan çeşitli araştırmalar, eserlerin bozkır kültürüne mensup Türk  veya en azından Türklerle akraba (ya da Türkleşmiş) bir kavim tarafından  yapıldığına işaret ediyor. Yazının Göktürk kitabelerinin alfabesine  benzerliği ve eserlerin mitolojik, ikonografik özelliklerinin Hun  sanatına çok uygun oluşu nedeniyle, özellikle Türkiyeli Türk  araştırmacılar bunları Hun eseri olarak nitelendirmişlerdir.

2- Pazırık Kurganı
Pazırık kurganları, deniz düzeyinden 1600 m yükseklikteki Büyük Ulagan vadisinde yer alan Çulışman ırmağı ile Başkaus ırmağı arasında bulunmuştur. İlk kazılarla 1. kurgan ortaya çıkarılmıştır. Mezarın içinde iklimin soğukluğundan ötürü donma olduğu için, eşyaların çoğu çürümeden günümüze değin gelebilmiştir.  Kurganın tomruk duvarlar ve çift katmanlı bir çatıdan oluşan odasında ağaç oyma tabutta ceset bulunur. Duvarlara keçe dokumalar asılmış, ölünün kişisel eşyaları, çeşitli araçlar, yiyecek ve içecekler de bu odaya yerleştirilmiştir. Mezar odasının dışında kurban edilmiş olan atlar, koşum takımlarıyla birlikte mezara konulmuştur. Burada mezarın hazırlanmasında kullanılan araçlar da ele geçirilmiştir. Mezarda bunların dışında ahşap bir araba da vardır. Ele geçirilen yapıtlardan, atların başına konulan geyik başı biçimindeki maskeler ilgi çekicidir.  

Tarihin İlk Bordo Berelileri '' Kartal Savaşçıları''

Kartal Savaşçıları; Büyük Hun İmparatorluğunda sürekli askerlik yapan, askerlik dışında hiç bir işle uğraşmayan, özel yetiştirilmiş, üstün yeteneklere sahip askerlerdir.. Her çeşit silahı ustalıkla kullanabilirler.. Savaşlarda hızlı ve güçlü saldırılarıyla ün yapan bu askerlerin en büyük özellikleri, at kullanmaktaki ustalıklarıdır.
Hepsi birer at uzmanı, at cambazıdır. At üzerinde yapamayacakları hareket yoktur. Dizginleri bırakıp yana yatmak, atın karnından dolanıp yeniden eyere çıkmak, dört nala gelip yanından geçen atı yakalayıp üzerine binmek, kement kullanmak... At ile Hızla ilerlerken, eyer üzerinde aniden geri dönüp, sağa sola yatarak, atı dört nala sürerken eyerine ters oturarak, attığı her oku hedefine ulaştırmak çok kolaydır kartal savaşçısı için.

Curcuna İsimli Osmanlı Gazetesinden Güzel Bir Yazı

Bugün canım sıkıldı ve Osmanlıca gazetelere bir göz atayım dedim. Bazıları osmanlıca tabirine kıza bilir, belki eski yazı demem gerekir neyse lafı fazla uzatmayayım. Elime 1909-1910 yılına ait Curcuna gazetesinin (bir Osmanlı mizah gazetesi) bir sayısı geçti. Yapılmış olan karikatür çok manidar ve bana sanki 1910 yılını değilde günümüzü yani 100 sene sonrasını anımsattı. Acaba halen o zamanki durumumuzdamıyız diye biraz düşünmedim değil hani. Malum 1910 yılı Osmanlının en çalkantılı yılları Balkan savaşları, hükümet değişimleri, meşrutiyet, baskınlar ve daha neler neler olmuş kaoslu yıllardan bir tanesi. Konu ise Osmanlı bütçesi yani zannımca o zaman Osmanlının en zorlu konularından bir tanesi. Resmin altında ise Nasrettin hocayla ilgili bir fıkra var o fıkra o günü (ve bence bu günü de) gayet güzel bir şekilde tenkit ediyor. Resim aynen yandaki gibi cebi boş bir kişiyle tasvir edilen Osmanlı ve altında yazanlarda şu şekilde;

BÜTÇE MESELESİ

"Merhum Nasrettin Hoca ustanın birine bina yaptırır. İnşaatdan artan toprağı sokağın ortasında yığılı kalır. Mahalle ahalisi sokağın ortasında olan yığılı topraktan dolayı rahatsız olurlar ve laf söz etmeye başlarlar. Laf söz çoğalıpta feryat figan artınca durum hocanın kulağına gelir. Zavallı Hoca eline aldığı kazma ile bir hendek kazar. Sokaktaki yığılı toprağı hendeğe doldurur. Fakat kazılan çukurdan çıkan toprak yine ortada kalır. Hocada yığılı toprak için tekrar yeni bir çukur kazar. Yine ortada bir yığın toprak kalır. Hayretten hiddete uğrayan hoca bu meselenin hallinde aciz kalır. İşte bizim bütçe meseleside bu durumda. Mösyö Loran* tarafından tanzim olunan (1325) senesi mevazene maliyesi beş milyon Osmanlı lirasına yakın bir açıkla korunuyor. Neyse (yazar fıkraya devam ediyor) herkesin gözü faltaşı gibi açıldı. Merhum Hoca Nasrettin meselenin hallinde aciz kalığı gibi açığı kapatmak hususunda bunaldılar zannederiz. Elbette bütçede açık bulunurya!" (istibdat taraftarlarının her birine on beşer, yirmişer bin guruş maaş verilmesi de yazarın diğer bir eleştiri konusudur.)    

Görüldüğü gibi İstabdat yönetiminin kendi taraftarlarını kayırması ve onlara yüksek maaşlar bağlaması yazarın eleştiri oklarını üzerlerine çekmiştir. Ayrıca Hocanında çukurları doldurmak için yeni çukurlar açmasına rağmen toprağı koyacak yer bulamamasınıda Cumhuriyet dönemindeki gibi pek çok milli servetin (kısaca akarın) gereksiz yere satılıp ülke borcunun kapatılamamasına benzetmek yanlış olmasa gerek... 



*Fransa’dan Osmanlı Maliyesi’ni düzenlemek için getirilen Mali Müşavir

Okunmayı Bekleyen Bir Kitabe



Arkadaşlar Facebookta bir arkadaş bu çeşme kitabesini paylaşmış bende okumaya çalıştım sizlerde bir bakın bakalım yanlışlarımız neler?


1-Bu sebil-i sirliden su içen sirab olur 
2- Barekallah pek latif oldu binayı mu'yirile
3-Ehl-i hayrat döküb bu yolda ab-ı ru niya
4-Oldu Kösec Ahmet Ağa hayrat-ı cerie-i celil
5-Düştü bir tarih fi 40 bu sularda tas tamam
6- Meşreb üzre abad oldu zi nev selsebil

Buscar

 

compartidísimos

Günaydınlar Copyright © 2011 | Tema diseñado por: compartidisimo | Con la tecnología de: Blogger